İnsan Sevebilmek ve Irkçılık Yapmamak Çok Önemli

Mezunlarımızın deneyimlerini dinlediğimiz “mezun röportajları” serimiz için bu defa Nişantaşı Üniversitesi TÖMER’de Öğretim Görevlisi olarak çalışan Merve Mutlu, Betül Saltan ve Seda Nur Yılmaz’la buluştuk.

İşe giriş süreçleri nasıldı?

Merve Mutlu: Özel bir kurumda bir yıl kadar çalıştım. Oradan ayrıldıktan sonra üniversitelerin TÖMER’lerine mail atmak aklıma geldi. İhtiyaç dahilinde geri döneceklerini söylediler. Tam bir ay sonra mail geldi, gelin görüşelim dediler. TÖMER Müdürü Merve Suroğlu Sofu Hoca’yla bir görüşme yaptık. Alanla ilgili soruların olduğu bir sınava girdim ve demo ders anlattım. Böyle oldu.

Betül Saltan: Bana Gökçen Hoca bu işi söyledi. Onun sayesinde geldim. Demo ders ve alanla ilgili sorular sordular. Benzerdi sürecimiz.

Hangi yetkinlikler, karakteristik özellikler etkili oldu? İş hayatında hangi nitelikler kullanılıyor?

Merve Mutlu: Güler yüzlülüğümüz etkili oldu. Bir de özgeçmişlerimizde Gökçen Hoca’nın olması. Merve Hoca “iyi olacağınızdan emindik” dedi sonrasında.

Betül Saltan: Bence de Gökçen Hoca’nın faktörü çok önemliydi. Ders anlatma şeklimiz ve hevesli oluşumuz da dikkat çekti diye düşünüyorum.

İş hayatında seni en çok ne zorluyor?

Merve Mutlu: Beni çok zorlayan bir şey yok bence. İşimi çok seviyorum çünkü. Bazen sabah kalkmak zor olabiliyor ama her zaman değil.

Betül Saltan: Beni bir tek yol zorluyor. Gebze’den Ayazağa’ya geliyorum. Dersin nasıl geçtiğini bile anlamıyorum, çok güzel geçiyor.

Teorik eğitimde öğrendiklerini kullanabiliyor musun?

Merve Mutlu: Tabii ki. Yabancılara Türkçe Öğretimi adında bir ders almıştık. Gökçen Hoca’nın dersiydi. Ayrıca dört temel dil becerisiyle ilgili dersler de aldık. Konuşma, dinleme, yazma ve okumaya yönelikti. O derslerde de yabancılara Türkçe öğretimine yönelikti. O günlerde merakımız uyandı açıkçası.

Bölüme başlarken amacınız herhangi bir okulda Türkçe öğretmeni olmak mıydı?

Merve Mutlu: Mezun olmadan yıllar önce eniştem Arap uyruklu iki öğrenciye Türkçe öğretmemi istemişti. Evlerine gittim, tahtalar kalemler aldım. A1 seviyesinden başlamıştım. İlkokul birinci sınıftalardı. Onlara Türkçe öğreterek mesleğe başladım diyebilirim.

Betül Saltan: Ben Uluslararası İlişkiler okuyordum. Ama içimde ilkokuldan bu yana Türkçe aşkı vardı. Netlerim de çok iyiydi. Ama o zamanlar bir bölüm olsun da hangi bölüm olursa olsun düşüncesiyle tercih yapmıştım. Sonrasında mutsuz olduğumu fark ettim. Tekrar sınava girdim. Erken mezun olup aileme vakit kaybetmeyeceğim, diğer bölümden mezun olacağım tarihte Türkçe Öğretmenliği bölümünü bitireceğim dedim ve öyle de oldu.

Merve Mutlu: Betül’le biz aynı zamanda mezun olduk. Seda Nur da bizden bir sene sonra, normal zamanında mezun oldu. O dönem TÖMER’e bir hoca daha arıyorlardı. İhtiyaç olunca ben de onu önerdim, iyi bir dönüş alınca o da başladı. Şu an üç mezun çalışıyoruz burada.

Üniversite başlarken hayal ettiğin ve şu an ki durumun arasındaki fark nedir? Bölümü okuyan öğrencilere önerilerin nelerdir?

Merve Mutlu: İşlerini severek yapsınlar. İstedikleri şeyin peşinden gitsinler, o zaman tüm kapılar açılıyor. Üniversiteden mezun olduktan sonra boşluğa düştüm. “Ne yapacağım şimdi?” dedim. Umutsuzluğa düşüyorsunuz ister istemez. Özel sektöre girdiğimde de üniversitede çalışmak hayal gibi bir şeydi.

Betül Saltan: Öğretmenlikte en önemli şey işini sevmek, kalpleri kazanabilmek. Kalbini kazanırsan o öğrenci derse de meraklı oluyor. O zaman öğretmek de kolay oluyor. Bence en önemli şey insan sevebilmek, ırkçılık yapmamak ve insan gözüyle bakabilmek. Ben bu işi yaparken fark ettim, insan ırkı diye bir şey yok aslında. İyi insan ve kötü insan var sadece. Dilinizi farklı birine öğretmek çok güzel bir duygu. Bir bebeğe anlatır gibi anlatıyorsunuz, çok zevkli bir iş.