Bologna Üniversitesi’nde bir FSM’li

Şimdi sizlere kısa ama tadında bir Erasmus hikâyesi anlatacağım. Bu seferki hikâyemiz İtalya’nın Bologna şehrinde, Üniversitemizin Erasmus Personel Değişim Programı kapsamında gerçekleşti ki son zamanların en güzel olaylarından biriydi; 2017 Eylül ayının sonlarında Bologna Üniversitesi'ndeydim.

Avrupa Birliği kapsamındaki bir ülkeden, bir kurumla anlaşıp çalıştığınız pozisyona uygun bir bölümde Erasmus Değişim Programı’na katılabiliyorsunuz. Ben de Üniversitemiz Kariyer Merkezi’ndeki pozisyonuma uygun olarak Bologna Üniversitesi Kariyer Merkezi ve İşe Yerleştirme Birimi ile Basın Ofisi’nde belli toplantılar, çalışma hayatı ve genel anlamda kültürler arası iletişime yönelik paylaşımlara dayanan bu programda bir hafta geçirdim. Öncelikle bu deneyime imkan tanıyan Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitemize, bu deneyimde bilgilendirme ve ilgisiyle önemli yeri olan Uluslararası Programlar Ofis Koordinatörü Vusala Aghayeva’ya, tüm pozitiflğiyle Dış İlişkiler Müdürü Bedia Tekin’e ve tüm desteği ve yol gösteren tavrıyla Merkez Müdürümüz Soner Örnekol’a ve güzel ekibimize çok teşekkür ederim.

Yine, yeniden Erasmus

Lisans eğitimim sırasında Girit Üniversitesi’nde bir dönem Erasmus Öğrenci Değişim Programı’na katıldığımdan bu süreçleri yakından bilmekle beraber bu deneyimi iş hayatında da yaşamak şahane bir histi. Bir de lisans dönemine kıyasla personel olarak gitmeden önceki sürecim oldukça kolay geçti diyebilirim. Birkaç üniversite araştırması yaptıktan sonra belli üniversitelere mail göndererek personel değişimi programına katılmak istediğimi belirttim. Yunanistan’daki bir üniversiteyle beraber Bologna Üniversitesi’nden dönüş aldım. Bu noktada lisanstan farklı olarak İtalya’da bu deneyimi yaşamak daha cazip geldi. Davet mektubu geldikten sonra programı belirleyerek Üniversitemizdeki başvuru sürecini tamamlamış oldum.   

İlk olarak dünyanın en eski üniversitesi olarak kabul gören Bologna Üniversitesi'nde vakit geçirmek oldukça keyifliydi. Resmen "ben tarihim, gel bana" diyen üniversitenin en ufak bir köşesi bile insanı mutlu edebiliyor. Beş günlük programda, öncelikle üniversitenin Erasmus Birimi’nden Maria Chiara, Bologna Üniversitesi’nin tarihçesi ve şu anki yapısı, Türkiye ve tüm dünyada işbirliği yaptıkları kurum ve üniversiteler hakkında bilgiler aktardı. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitemizin tarihçesi, güncel öğrenci sayımız ve eğitim verilen bölümlerimiz hakkında yaptığım sunum sonrası Üniversitenin Rektörlük Binası’nı gezme imkânımız oldu. Sonraki günlerde ise Kariyer Merkezi ve İşe Yerleştime Birimi Müdürü Elisabetta Tardino ve ekibiyle tanışarak Koordinatör Eliana Andolfo ile toplantı gerçekleştirdik. Toplantıda, karşılıklı olarak Kariyer Merkezi birimlerinin çalışma şekillerine dayanan içeriklerle hazırlanan sunumlar yapıldı. Üçüncü gün ise Basın Ofisi’nden Matteo Benni ile yaptığımız toplantıda Üniversitenin haber paylaşımı, sosyal medya kullanımı hakkında bilgiler edindim. Son iki günde ise Üniversite bünyesinde yer alan ve özellikle içerisindeki anatomi bölümüyle büyük ilgi gören Palazzo Poggi Müzesi’ni ziyaret ettim. Tarihi yapısıyla ders çalışmanın ayrı bir güzellik sunduğu kütüphanede vakit geçirmekse keyifli bir deneyim oldu.

Konaklama kısmını Booking'ten bulduğum Casa Della Zia'da ayarladım. Tek olduğum için en önemli konu başta güvenli, temiz ve merkezi bir yer olmasıydı ki burası hepsini birden karşıladı. Özellikle 60'lı yaşlarının sonundaki Marinella şahane bir ev sahibiydi, her sabah kahvaltıyı hazırlayıp güzel sofrasında sohbetiyle eşlik etti. Özellikle Provolone peynirini tavada eritip kızarmış ekmekle sunması beni benden aldı, gerisi reçel eşliğinde en sevdiğim tat :) 

Kızıl şehir (citta rosa)

Bologna'nın kalbi meşhur Palazzo Maggiore'ye yürüyerek yaklaşık 15 dakikada ulaşmak ve neredeyse şehrin tüm merkezi yerlerini ulaşım aracı kullanmadan gezmek şahaneydi. Kızıl şehir (citta rosa) olarak bilinen şehir, tarihi yapıları, kızıl tonlarındaki panjurlu evleri, bisiklet kullanımının yaygınlığı, insanların acelesiz/rahat yaşamı ile insanı etkiliyor; şehri gezerken eskiyle yeninin, tarihle şimdinin uyumuna mutlu oluyor insan haliyle.

Tahmin edebileceğiniz üzere İtalyanlar dondurma olayını aşmışlar gerçekten en ünlüsünden en sokak arasındaki mekânına kadar yediğim her dondurma şahaneydi. Bir de yine İtalyanların tüm olayı kahve tabii; genel anlamda kahve insanı olmadığım için sallama çay da beni pek kesmediğinden demleme çaya hasret başlıyor ama bu noktada cappucino ve kruvasan ikilisi hayata tutundurdu yine de.

Şehrin en sevdiğim mekânlarından biri ise şüphesiz Salaborsa Kütüphanesi'ydi. Yine Palazzio Maggiore'de yer alan kütüphaneye hiç bir güvenlikten geçmeden rahatlıkla girebiliyor, araştırmanızı yapıyor, gazete/kitap vs okuyor, dilerseniz en alt kattaki kafede oturup bir şeyler yiyip/içip arkadaşlarınızla sohbet edebiliyorsunuz. Böylesi tarihi bir kütüphanenin bu denli hayatın içinde olması, neredeyse ayaküstü uğranan bir yer haline gelmesi gerçekten çok güzel. Tabii ücretsiz wi-fi sunmasının da bunda bir etkisi vardır ama yine de kütüphaneler hayatın içinde olmalı.  

Pisa'yı görmedim ama Bologna simgelerinden Torre degli Asinelli ve Torre Garisenda kuleleri de (1,5 ve 3,5 metre kadar) yamuk durumda, belli yapılarda İtalyanların imzası da bu olsa gerek diye düşünüyor insan. Kulelerden uzun olan Torre degli Asinelli'ye çıkıp kızıl şehri buradan yarım saat kadar izleyebiliyorsunuz ki şahane bir manzara ve gitmişken kesinlikle yapılması gereken bir aktivite. 97.6 metrelik kuleye 498 basamakla çıkıyorsunuz, tahta merdivenler haliyle dar ve oldukça dik, yani çıkana kadar nefes kesiliyor ama kesinlikle buna değen nefes kesintisi asıl manzarayı görünce hâsıl oluyor; manzara tam anlamıyla "baş döndürücü" güzellikte. 

Bologna’da tanıdık bir yüz

Bologna Üniversitesi’ni seçmemde büyük etkisi olan en önemli kişi ise Hukuk Fakültesi öğrencilerimizden Beyza Kutsav’dır. Erasmus stajını burada yapan ve gitmeden önce tüm heyecanını paylaştığım sevgili Beyza ile orada buluşmak, beraber bir gün geçirmek de en güzel anılarımdandı. Bir hafta kaldığım şehirde kendimce yaptığım görülecek yerler listesini de büyük bir zevkle tamamladım; günü birlik olarak Floransa ve Venedik'e geçtim,  Bologna'dan Milano'ya oradan da Roma'ya geçtim ki hepsinde başka güzellikler ve anılar biriktirdim. Çünkü Erasmus demek, deneyimle beraber bolca gezmek-görmek demektir. Emeği geçenlere yeniden sonsuz teşekkürler ve bu deneyimi yaşayacak olan herkese şimdiden bol eğlence ve güzel anılar dilerim.